Kötülüğün Sıradanlığı
Kötülük sıradandır. Aklımızın almayacağı kadar sıradan. Sıradan iki adam korkunç şeyler yapabilirler kılları kıpırdamadan. Vahşet derecesinde, aklımızın almayacağı derecede işler yapabilirler. Onlara bakıp “psikopat” deriz, “katil” deriz, aklımız alabilsin bu vahşeti diye kafa patlatırız En sonunda bu kötülüğün dinamiklerini çözmeyi sinirlerimiz kaldırmaz, bunu insanlıkla bağdaştıramayıp üstünkörü bir sonuca varır ve hayatımıza devam ederiz.
Peki ya emir alınan kötülük… Onun çözümlemesi de bu kadar sinir bozucu mudur? Bir adam emir aldığı için milyonlarca kişiyi öldürür ve “ben görevliydim sadece, bana emir verildi” derse! Aslında kötülük dediğimiz şey işte bu kadar sıradansa!
Hannah Arendt, Yahudilerin Nazi gettolarına ve toplama kamplarına naklinden sorumlu Adolf Eichmann’ın duruşmasında kötülüğün ne kadar sıradan bir olgu olduğuna dikkat çekiyor. Eichmann “normal” bir adamdır. Tek derdi terfi etmektir, emir altındadır ve işini yapmaktadır. Savaş sonrası Arjantin’de yakalanıp Kudüs’e getirildiğinde başlayan davayı Arendt’de izler. İncelemesi, davanın “insanlık suçu” boyutunun göz ardı edilip sadece kişilerin suçlanmasına ve “kötülüğün” kişilerin yaptıklarına indirgenmesine bir protesto metnidir aynı zamanda.
Arendt çok tartışmalı ve yayımlandığında ortalığı ayağa kaldıran bu incelemesinde normal, sıradan bir insanın, düşünme yetisini geri plana itmesiyle kötülüğün nasıl sıradanlaşabileceğini anlatıyor bize.
Sahi ne kadar kötü olabiliriz?
Kötülüğün Sıradanlığı
Hannah Arendt
Metis Yayınları
314 sayfa
Ayrıca kitabın yazılış öyküsü filme de çekildi ve çok başarılı.