Kitap

Almodovar Teoremi

Salı sallanır gönderisi. Dün yazacaktım ama Notre Dame yandı. 😫

Hani Notre Dame’ın Kamburu vardır ya, Hugo’nun eseri… Hani orada yüzü siğilli kambur bir zangoç vardır. İnsanların alayları yüzünden içine kapanmıştır, bir süre sonra çan sesinden sağır olur ve alayları bile duymaz. Kilisenin gölgelerinde gezinir, çan kulesinden Paris’i ve insanların acımasızlığını seyreder, sonra bir gün dünyalar güzeli Esmeralda’ya aşık olur.

Aşk, güzele beslenen duygular mıdır acaba? Güzel nedir, estetiğin sınırları nerede başlar?

Antoni Casas Ros otobiyografik romanı Almodovar Teoremi’nde güzelliğin çizgileriyle oynuyor, adeta matematiksel bir zeka ile yapıyor bunu da.

Bu kitabı raftan çektiğimde ilk baktığım şey fiyatı oldu. Parkta vakit geçirecektim, yanımda kitap yoktu ve yazarı duymamıştım bile. Ucuz diye aldım desem yeridir. 110 sayfada böylesi bir derinlikle, bu kadar kaliteli bir edebiyatla karşılaşınca kendimden geçtim desem yeridir.

Ne diyorduk, güzellik… Kahramanımız Antoni güzel ya da çirkin kalıplarının ötesinde bir matematikçi. Onun yüzü yok! Olmayan bir şeyin sıfatı da olmaz. Zaten yazar da diyor ki: “Yüzü olmayan bir adam belgisiz bir zamirdir.”

Antoni insanlardan uzak geçirdiği zaman boyunca adeta aşkın ve hazzın matematiksel teoremini oluşturmaya çalışır. Matematikçi yanını annesinden almıştır ve bu anne mirası onun ayakta kalmasında çok önemlidir. Terkedilen faşist bir baba vardır bir tarafta da. Ölürken Antoni’ye “Seninle erkek erkeğe konuşabilmeyi dilerdim.” diyen. Bu cümle bile faşizmdir aslında. “Erkek erkeğe bir hikaye, bazılarının kendini ölüm makinesine kaptırmadının dışında kadınların masum olduğu.”

Faşist terkedilir ve hayat yüzünü alsa da Antoni devam eder yaşamaya.

Hayalinde Almodovar’ın filmini çekeceği düşüncesi ile Lisa ile tanışır yazar. Lisa… Ameliyatsız bir transseksüel. Güzel memeleri, ince beli ve geniş kalçalarından bahsedilirken, bacaklarının aradından sarkan mavi damarlı organı da betimlenince hafiften sarsılmamak mümkün değil. Bu “ay şekerim bu ibnelerin bazıları da bizden güzel vallahi!” nin ötesinde, güzellikle çirkinliği, estetik olanla olmayanı, farklılıkların zenginliğini görenle görmeyeni bir potaya atıp bizi de içine katan bir betimleme. Sonra yaşlı ve güzel anne, sonra eve getirilen geyik, sonra ölen sevgilinin özlenen hayali…

Yüzü olmayan adam der ki: “Biri beni seyretti, biri bana dokundu, kelimeler tenimin altına kayıverdiler. Lisa, yaşıyorum.”

Evet yüzü olmayan bir adam, taşaklı bir kadın, bir geyik ve yaşlı bir kadının yemek sahnesini tüm gerçeküstülüğüne rağmen sanki gündelik hayatın sade bir anı gibi görmek isterseniz, bakış açınızı biraz da dışlanmış “çirkinlere” döndürmeyi dilerseniz (dileyiniz bunu), anlamak ve aşkın sınırlarının evren kadar genişleyebileceğine dair bir umuda sahipseniz okuyunuz, okutunuz efenim.

Antoni Casas Ros

Sel Yayınları / 110 sayfa

#çoksevdim #almodovarteoremi

Tanışırız elbet. :)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.